Değişmeyen Şeyleri Ararken

Nedir bu? Neyin arayışıdır? Neyin doyumsuzluğudur?
Mutluluk içimizde, içimde ama ya bu ne? Kaybettiklerimizi hatırlarken umursanma çabalarımız niye?
Arkanı dönmek, gitmek tek bir adımlık işken durmak neden? Düşündüren ne?
Hataları sırtına alıp gitmek mi zor olan? Bununla yüzleşmekten korktuğumuz için mi bu kadar tedirginiz?
Bu kadar mı aciz eder sevdiği insanlar; bu kadar mı hapis eder varlığı ile yokluğu arasında ki yaşayışlar? Aşk mıydı o hep kanayan yara, ölmemişti; arkası da dönük değildi, yokluğu acıtıyordu varlığı gibi.
Günler akarken ahenginde ya sen ya ben neredeyiz? Bizim deremiz nerede, nerede akıyor ve nerede karışıyor sularımız birbirine ya da nerede yolunu buluyor? Yani ne zaman oluyor bunlar? Biz, ben nerede kaybettim yolumu, neydi o ipin ucunu kaçırdığım mevzu? Aşk gibi mi , dostluk gibi mi yoksa ölüm gibi mi?

– Hepsi, evet hepsi. Peki gülümserken dudaklarının üstünde kalan son sızıya ne demeli?

Peki şimdi ne yapmalı hangi gidenin yası tutulmalı?
Ne olursa olsun ölüm mü tek gerçek ve bir tek ölenin arkasından tutulan yas mı?

Ceketini giydi; ama o çoktan ölmüştü. Gülümsemişti ona hediyesi elinde, o arkasını dönmüş gitmişti.

( 24.12.2013. / 01:51 )


Etiketler:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir